26 Ağustos 2008 Salı

OMÜ TIP FAKÜLTESİNDE GÖREV DEĞİŞİKLİKLERİ

OMÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Başhekimliğine Prof.Dr.Mustafa Bekir Selçuk atandı. Başhekim yardımcılığına ise Prof. Dr. Mustafa Sünbül, Prof.Dr.Rıza Rızalar ve Doç.Dr. Lütfi Eroğlu atandı. İdari kadrolarda ise yönetime Hasbi Sevindik, Kemal Soylu, İbrahim İnan, F.Murat Kaya ,isa Erfalay,Talip Saygıcı ve Halis Dan seçildiler.

21 Ağustos 2008 Perşembe

ÖMÜ' DE PROF.DR. AKAN DÖNEMİ

Üniversitemizde Prof.Dr.Hüseyin Akan'ın rektör olarak atanmasından sonra hızlı bir şekilde yeni bir yapılanma ve üniversiteyi halkla buluşturma çabaları başlatıldı. Kimseyi kırmadan, incitmeden bunların yapılabileceğini üniversitemiz tüm Türkiye ye gösterecektir. Bu çalışmalarda görev alan tüm akademik ve idari kadrolardaki arkadaşlarımıza başarilar dileriz.

8 Ağustos 2008 Cuma

ALINTI YAZI

Rektör atamaları

Aslında bu iş ne Sezer'le başladı, ne de Gül'le... Olayı taa, Atatürk döneminde yapılan ve Darülfünun Reformu diye adlandırılan büyük kıyıma kadar götürmek mümkün. Hani şu yüzlerce değerli bilim adamının "saltanatçı, hilafetçi" gibi yaftalarla bir kalemde harcandığı günlere...
Böyle kötü bir gelenekten geliyoruz biz ve bu kötü gelenek katlanarak, özellikle 27 Mayıs'tan sonra iyice azıtarak sürüp geliyor.
Ondan sonra gelen her darbe; 12 Mart, 12 Eylül, üniversitelerde yeni yeni kıyım dalgaları yaratırken, üniversitelerin de aşırı politizasyonuna ve kendi içlerinde otoriterleşmesine yol açıyor. Hemen her dönemde, tıpkı siyasette olduğu gibi, üniversitelerde de devr-i sabık'lar yaratılıyor. Özetle, siyasetçiler üniversiteyi rahat bırakmıyor; üniversiteler de siyaseti...
Sonuçta bugün, karşılıklı etki tepki ilişkisi içinde, siyasetçilerin davranışlarının mı üniversite yönetimlerini aşırı politize ettiğini, yoksa üniversite yönetimlerinin aşırı politizasyonunun mu siyasetçilerin ellerini üniversitelerin içine sokmasına yol açtığını değerlendirmenin zor olduğu bir noktadayız.
Ama en azından şunu söyleyebiliriz ki, özellikle 28 Şubat'tan sonraki dönemde üniversite yönetimleri ülke çapındaki malum saflaşmada en militan rolü oynayan taraf oldular. Üniversiteleri, Türkiye'nin yaşadığı büyük değişimin sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik dinamiklerini tahlil etmek üzere harekete geçireceklerine; kavganın ve kutuplaşmanın yerini tartışmanın ve anlama çabasının alması için bilimi toplumun hizmetine vereceklerine; bizzat kendileri kutuplaşmanın en uç noktasında yer aldılar; en fanatik taraf oldular.
Bu öylesine bir taraf oluş idi ki, sonuçta bazı önemli rektörlerin isimleri Ergenekon Davası'nın iddianamesine kadar girebildi. Cumhuriyetin bekçiliğine soyunarak, laikliğin elden gittiği korkusu pompalayarak, darbe savunuculuğundan ara rejim şakşakçılığına kadar bütün antidemokratik projelerin yanında ve hatta en ön safında yer aldılar.
Dışa karşı bunu yaparken, kendi içlerinde de otoriterleştiler; üniversiteyi tek çeşit fikrin egemen olduğu tek sesli kurumlar haline getirmeye çalıştılar.
Üniversitenin böylesine militan bir politik mihrak haline gelmesi siyasetçiler açısından müdahaleyi de kaçınılmaz hale getirdi.
Nitekim Gül de bunu yaptı; aşırı politikleşmiş kimi aktörlere karşı politik bir tutum aldı. Peki bu durum ilelebet böyle mi gidecek; yoksa kısır döngüyü kırmanın bir yolu var mı? Geçenlerde Sabancı Üniversitesi Rektörü Tosun Terzioğlu bir röportajında söylüyordu ve benim de çok aklıma yattı. Eğer doğru dürüst bir işleyen bir sistem olsa, üniversitelere rektör bile gerekmez, dedi...
Böyle bir noktaya kolay kolay gelebileceğimizi sanmıyorum. Ama hiç değilse, rektör tayinlerini hükümet kuruluyormuş gibi heyecanla takip etmekten kurtulmamız için, üniversite yönetimlerinin günlük politikanın en göbeğinde aktif militanlar olarak yer almaktan sakınması gerekiyor.
Aslında bu onların özerkliğinin de güvencesi olacak. Aynı şey, ordu açısından da geçerli elbette. Kurumlar kendi alanlarına çekildiğinde bizim de, siyasetçilerin de ilgi odağı olmaktan çıkacaklar. Demokratik rejim rayına girdiğinde, ne YAŞ'taki terfi ve tayinler ilgimizi çekecek artık, ne de rektör atamaları...
Bütün bu yazdıklarımdan üniversiteler apolitik olsun, üniversite öğretim üyeleri politikayla ilgilenmesin, diye bir sonuç çıkarılmasın sakın.
Üniversitedeki bilim insanlarımızın siyasetle yakından ilgilenmelerine, siyasete düşünsel katkılar yapmalarına, araştırmaları ve fikirleriyle siyasi vizyonumuzu zenginleştirmelerine her zaman ihtiyacımız olacak.
Ama tehlikeli bir siyasi kamplaşma içinde, fanatik takım taraftarları gibi fanatikçe yer almalarına değil...

Gülay Göktürk

6 Ağustos 2008 Çarşamba

ÜNİVERSİTEMİZ REKTÖRÜ PROF.DR.HÜSEYİN AKAN OLDU

Cumhurbaşkanlığı tarafından görev süreleri dolan 21 üniversiteye rektörler atandı. Üniversitemizde Prof.Dr.Hüseyin Akan yeni rektör oldu. Görev teslimi bu gün saat 16:00 da yapılacak.

4 Ağustos 2008 Pazartesi

REKTÖR ATAMALARI YARIN AÇIKLANACAK

YÖK Genel Kurulu tarafından atanmaları üzere Cumhurbaşkanlığına gönderilen rektör adaylarının atanmaları yarına kaldı.

1 Ağustos 2008 Cuma

REKTÖR ADAYLARININ BEKLEYİŞİ SÜRÜYOR

Üniversitelerde Cumhurbaşkanlığına sunulan Rektör adaylarının bekleyişi sürüyor. Rektörlerin 04.08.2008 pazartesi günü yada 05.08.2008 salı günü açıklanması bekleniyor. YÖK Genel Kurulunda yapılan seçimlerde en çok oyu alan Prof.Dr.Hüseyin Akan olmasına rağmen Üniversitemizde 1.olan Prof.Dr.Murat Aydın 1.sırada Prof.Dr.Hüseyin Akan 2.sırada, Prof.Dr.Hakan Muğlalı'da 5. sırada olmasına rağmen 3.sırada Cumhurbaşkanlığına gönderilmişti.
SAYFAMIZDA YAPTIMIZ ANKET SONUÇLANDI

İdari personellere, oy hakları olsaydı Rektör adaylarından hangisine oy verirlerdi diye sorduk sonuç Prof.Dr.Hüseyin Akan lehine sonuçlandı.